[ubuntu-tr] Basin Bildirisi
Bekir SONAT
bekirsonat at gmail.com
7 Ara 2006 Per 03:16:28 GMT
t u wrote:
> Cafer Simsek wrote:
>
>> Bekir SONAT <bekirsonat at gmail.com> writes:
>>
>>
>> [...]
>>
>>
>>> Şimdi bu bildiri Ubuntu Turkiye Gonulluleri'nin mutabakatını mı temsil
>>> ediyor ?
>>> Yani listede konuşulması sıra kapaklarına vurarak protesto edildikten,
>>> konu dışı görüldükten sonra
>>> bir oylama - onay mekanizması bile çalıştırılmadan mı ubuntu-listesi ya
>>> da ubuntu adına
>>> konuşulabiliyor..
>>>
>> Bir kaç gün boyunca bu listede gereken tartışmalar düzeltmeler yapıldı
>> o zaman neden bir şey söylemediniz de yayınlandıktan sonra bunları
>> söylüyorsunuz?
>>
>>
>
> Fikrini soyleyenleri dinleyen mi oldu ki!?
>
> Ubuntu-devel'de de, ubuntu-tr'de de defalarca karsi cikmama karsin, o
> basin bildirisi hala "aman, bizim kurtceyle filan bi ilgimiz yoktur,
> affedin abiler ablalar" diye kuyrugunu bacaklarinin arasina almis
> bagiriniyor...
>
>
t.u bey,
söylemek istediğiniz düşünceleri saygı sınırını aşmadan ve dinleyenlerin de
tahammül sınırını aşırtmadan söylemeye gayret ederseniz daha yapıcı
konuşabiliriz.
> rezalet. hem ubuntu kullanicilarina ayip, hem kurtce takimina ve onlarin
> emegine ayip.
>
Bana göre;
Linux, siyasi - dini - milli vs. vs. ayrımların ötesinde ve üstünde bir
kollektif insanlık projesidir.
Emek ile, üstelik ücretlendirilmemiş (bağışlanmış) emek ile insanlığa
armağan edilmiştir.
Yani aslında artık yapanların bile mal'ı - metası değildir.
Entellüktel haklarını bile gratis olarak kullanacaklara devretmişlerdir.
Bu soylu tavır'ın sahipleri, tüm insanoğlu ve insankızlarının, özellikle
eşitsizlik - olanaksızlık içinde yaşayanların,
bilgiişlem - iletişim olanaklarından yararlanması önündeki engellerin
kaldırılması ( ücretsiz) , bilgiişlem olanaklarını ( özgür -açık )
sahiplenerek onu ve kendini geliştirebilmesini kazanım sayar.
İyi bir linuxçu, bu hümanist felsefenin bir parçasıdır.
( Ubuntu da bu anlamda benim en çok sevdiğim - anlamlı bulduğum distro
adı'dır )
Ama, lisansının --eşyanın-- tabiatı gereği, bu amaçların tam zıddına
hizmet edecek olanlara da eşit derecede olanak tanır.
Kısaca, bu dünyada, siyasi, dini, ulusal bir bakış açısının kendine
mal'edebileceği ( sömürebileceği ) son şey linux'dur herhalde..
Dolayısıyla ne ben, ne bir başka linuxcunun, linux'un
bir-halkın-diline-daha çevrilmesine negatif yaklaşması beklenemez.
Cümle içinde "bir linuxcu" dedik ama böyle bir meslek, böyle bir
vatandaşlık, böyle bir din, böyle bir parti yok..
Hepimiz aslında bir başka "şey"iz..
Linux hayatımızdaki sadece bir üretim aracımız değil, *çoğunlukla*
aldığımızın karşılığını armağan etmek amacıyla
emek harcadığımız uğraş alanlarımızdan sadece birisi..
Farklı dinlerimiz, farklı dillerimiz, farklı renklerimiz, farklı siyasi
düşüncelerimiz var.
Ama bunlar için linux'u kullanmaya (alet etmeye) kalkışan, sadece
bindiği dalı kesen birisinin kazanacağı kadarını kazanır.
Bu söylediklerimin, yaşadığımız güncel olay ile ilgisi olmadığını
--olmaması gerektiğini-- temenni ediyorum.
Yani bu --gazetedeki-- olayda, konuşulacak - tartışılacak odak noktası,
linux ya da ubuntu değildir.
Asıl bundan sonra yazacaklarım bu linux listesinin amacı için off-topic
olacak..
Ama --maalesef-- bu konuyu konuşabileceğimiz bir liste yok bildiğim
kadarıyla.
Madem ki bu listede bir-araya gelebiliyoruz, burada son kez konuşup
çekileyim:
TC sınırları içindeki mevcut -geçerlikteki- yasalar, resmi dil'in Türkçe
olmasını şart koşar.
Dolayısıyla resmi sıfatı olan her kurum, türkçe iletişmek zorundadır.
Bu *resmi* iş için kullanılan resmi dil (türkçe) kadar, iletişim -
bilişim araçlarının türkçe dışında bir dilde olması,
mazereti ne olursa olsun, yasa-koyucular için kabul edilemez bir
çelişkidir ve utanç vericidir.
( "Resmi" ifadesinin, akademik, bilimsel, teknik, kültürel, sanatsal
alanları kapsamadığına dikkat çekmek isterim. )
Bu anlamda diyarbakırdaki olay'ın resmi bir soruşturma görmesi,
beklenmedik - şaşırtıcı bir olay değildir.
Zaten diyarbakırdakilerin de şaşırdığını sanmıyorum, zira şaşırsalardı,
asıl ben buna şaşırırdım.
Hatta bekledikleri bir olaydı diye düşünürüm çünkü onlar da Imralı'dan
yapılan "Kürt Dil Kurumu kurmakta
geciktik, Uzun'a ve gençlere selam söyleyin" basın duyurularından sonra
DTP'li belediyelerin multi-lingual etiketli ,
bi-lingual etkinliklerde bulunması özellikle bölgedeki resmi makamları
yeterince alert etmiştir.
Gazetedeki "Kürtçe konuşan Amerikalı Yazılım Uzmanı" ibaresini görünce
de, "amerikanın bölgedeki en sadık
müttefiki biziz, bizi deliğe süpürmeyin <G>" diyen basın duyurularına,
"çok dilli olalım, ingilizce, kürtçe,
türkçe konuşalım arkadaşlar" diyen Baydemir'e dış destek mi veriliyor
acaba diye düşündüm.
"Amerikalı Yazılım Uzmanı" Rainer Heider'i araştırdığımda da ( her ne
kadar bilgi edinme yasası çerçevesindeki
süresi dolmadığı için Sur Belediyesinden cevap gelmemiş olsa da )
ingilizce konuşan - kürtçe bilmeyen bir başka
kişi olduğunu kesin bir şekilde öğrendim.
( Böylece gazetedeki --artık deveye dönen-- haber'de düzelitlecek bir
paragraf daha çıktı galiba )
Şimdi burada beni siyaset yapmakla suçlayabilrisiniz.. ( Hoş siyaset
yapmak suç değildir - ve suç olmamalı )
Ama zerre kadar niyetim yok ( yani siyaseti burada yapmaya yok ) iken
yazmamın sebebi şudur:
Bir olayı konuşuyorsak, mesela masanın üstündekinin elma mı armut mu
olduğunu, yada çürüklü olup olmadığını,
yani gerçeğe varmak istiyorsak, "onu" bütün yönlerinden görmeye -
incelemeye çalışmalı,
ve "onu" bir başkalarına anlatırken "bize" uymayan yönlerini görmezden
gelerek, söylemeyerek
çevirerek - kıvırarak yalancılık yapmamalıyız.
Hele sosyal olaylardaki gerçekler, somut gerçeklerden çok daha fazla
yön'e - yüz'e sahiptir.
Sosyal olaylardaki "doğru"luk, "gerçeklik" zaman - mekan - insan
parametrelerine bağımlıdır, görecelidir ve çok daha fazla çaba ister.
Yanılmamak ve yanıltmamak için, elma ile armutu toplamamak, sap ile
samanı karıştırmamak için, gerçeğin sizden bile
bağımsız tarifi için bu çabayı göstermek, en başta bizzat sizin
yararınızadır..
Kazanan ve kazandıran; Kısa vadede kendi gerçeğiniz, ama orta-uzun
vadede gerçeğin kendisidir.
Tasarımlarınızın, yolunuzun, soluğunuzun uzunluğuna göre seçiminizi
yapabilirsiniz.
Oysa Kendimize-Ragmen-Buldugumuz-Somut-Gerçek, soğuktur, sevimsizdir,
hayallerimizdeki gibi yakışıklı - güzel değildir.
Böylesi gerçekler, ve bu gerçekleri söyleyenler, herkes tarafından veya
aynı anda kabul görmez, çünkü bir tarafı birilerine muhakkak batar
Ülkemizde, en doğal haklarından mahrum bırakılmış insanlarımızın
beklentilerinden muhtelif rantlar sağlayan
birçok kesimden birçok ikiyüzlü var. Aslında her ülkede, her dilde, her
dinde var.
Bu umut tacirleri ile aynı coğrafyada, aynı film karesinde
yeralıyorsanız, aynı cümleleri söyleyebiliyorsanız,
kendi cümlelerinize duyduğunuz saygı oranında, bu yukarıdaki gerçeği
bulma çabasını göstermek zorundasınız.
Unutmayın ki bu tacirler, zeka'ları suç'a soyunduğu için, sizden çok
daha parlak bir zekaya, yalanlarının
tedirginliğinden dolayı sizden çok daha fazla uyanıklığa sahiptir,
hafızaları daha kuvvetlidir.
Üstelik her anlar'ı, samimiyetle inanmadıkları şeylere insanları ikna
etmek için tiyatro oynamakla
geçtiği için, sizden çok daha etkileyici, çok daha inandırıcı olacaklardır.
Onlar'ı anlamak ( ayırdetmek ) için en büyük mihenk taşınız şudur:
Onlar her girdikleri ortamda, ortama uygun, nabza göre şerbet verirler.
Ama farklı ortamda verdikleri şerbetler, biribirleri ile tam zıd
renklerde - tadlarda bile olabilir.
Bu mihenk taşı, onları birazcık ısrarla takip eden birisinin kolayca
farkedebileceği kadar sıkça ayaklarına takılan taşlardır.
Bu insanlar, makyavelisttir, takiyyecidir, çıkarcıdır, dönektir.
Dün küfrettiğine bugün el uzatır, dün eleştirdiğini, bugün vaad ediyordur.
Amaca giden her yol mübahtır diyen bir kişinin aslında ne varacağı bir
yer ne de yürüdüğü bir yol vardır.
Onun hayatı, taktik diyerek yutturduğu zikzaklardan - oyalanmadan ve
peşine takılanları oyalamaktan ibarettir.
Yazıyorum, çünkü her iki halkın da içinde seyahat ettiği gemi, petrol ve
dolar tanrılarının yarattığı fırtınanın en
bulanık yerinde - en kayalıklı karasularında dolaşan bir gemidir.
Üstelik ehil oldukları şüpheli kaptanlarının da hangi haritaya sahip
olduğunu bilmediğimiz bir gemi..
Ve bu gemiyi yapmak, her iki halk'a da, birçok halk'a olduğundan çok
daha fazlasına mal oldu.
Bu durumda güvenebileceğimz, somut gerçeklerden başka hiçbir şey değil..
İşte somut bir gerçek olarak uzun yıllardır kimliği - kültürü -
türküleri - dili yasaklanmış, horlanmış, böylece iki kat ezilmiş bir halk.
İşte bu halkın dört kat ezilmiş, geri bırakılmış kızları- kadınları.
İşte bu halk'ın oylarını, umutlarını almış yöneticileri elinde bir fırsat.
Bu fırsat'ı, bilgiişlem ve iletişim olanaklarını, zaten tabiatını ve
evrimini gayet iyi bildikleri mecralarda kayıkçı kavgasına
dönüştürerek pirus zaferleri peşinde harcamak yerine, *bizzat halk'ın
içinde* kullanmaktır, rasyonel olan..
LoCo Team olarak, elbette her olanağı kullanın, ama ucuz medya haberleri
ile rapor makamlarına seslerini
ulaştırmak için sizi kullanmalarına fırsat vermeyin.
En azından basına verilecek duyuruyu kendi elleriniz ile yazın ( hatta
"yanlışlıklara" fırsat vermemek için üç dilde yazın ).
Ulusal dağıtımlar, ne kadar çok kullanılırsa, su seviyesini yükselterek,
Açık KaynakKod gemisinin o kadar daha kolay yüzebilmesini sağlar.
Özgür yazılım gemisi de ne kadar kolay yüzerse, ulusları amacına o kadar
çabuk ulaştırır.
Biribirimize tercüme yapsak bile, sonuçta aynı sularda - aynı gemideyiz.
Sonuçta geç te olsa, geçmiş olsa da, burdasınız. Hoşgeldiniz.
DipNot: Zaten konu-dışına yeterince çıkmış bu konuda başka bir şey
yazmayacağımı peşinen söyleyerek etrafa verdiğim rahatsızlıktan dolayı
özür diliyorum.
--
Bekir SONAT, mailto:corlinux at gmail.com
ubuntu-tr mesaj listesiyle ilgili
daha fazla bilgi